Ben
küçükken ve gençken siyasetle kendi çapımda ilgilenirdim. 80'li
yıllarda ilkokul 4. sınıftayken sınıf öğretmenim annemi okula
çağırmıştı; sağda solda sağ-sol'la ilgili konuşuyorum
diye... Bir de lisedeki 29 Ekim töreninde, memleketin durumu ile
ilgili kompozisyonumu okutmuştu edebiyat öğretmenim, biraz da
endişeyle... Sonra İstanbul Üniversitesi Beyazıt kampüsünde
Uluslararası İlişkiler okudum. Siyaseti gerçekten sistemli,
düzenli bir faaliyet sandım; milletvekili olmak istedim. Bilimsel olmayan kaynakları okudukça
ve memleketime daha bilinçli bir gözle bakınca, hiç de öyle bir
şey olmadığını anladım ve giderek uzaklaştım. Bundan sonraki
hayatımda ben de ortalama bir vatandaş kadar siyasi faaliyet
gösterdim: Oy kullandım, arkadaş meclislerinde memnun olmadığım
hükümet icraatlarını eleştirdim, tartışmalara katıldım,
fikrimi söyledim. Ancak hiçbir zaman siyasi görüşümü yansıtan
partiye gidip üye olmadım, seçim çalışmalarına aktif olarak
katılmadım, bugün iktidarda olan partinin “neferleri” gibi
tanıdık-tanımadık, kapı kapı dolaşıp propaganda yapmadım.
Sadece sağda solda konuştum, bir de dediğim gibi, daha da eskiden
yazardım. O zamanlar aynı sınıfta okuduğum, şu anda sosyal
medyada “arkadaş listemde” olan kaç kişi bir siyasi partiye
üyedir ve yoğun faaliyet göstermektedir, onu da bilmiyorum.
30 Aralık 2013 Pazartesi
29 Aralık 2013 Pazar
Kedi merakı
Blog'uma
bu ismi vermemin iki sebebi var. Birincisi; bir İstanbul'lu olarak
(özellikle taksiye bindiğim zamanlarda) çok karşılaştığım
bir soruyu içermesi. Eğer İstanbul'luysanız (ama gerçekten :-)),
bu “Memleket neresi?” sorusu sizin için bir mücadeleye
davettir. Şoför bir türlü ikna olmaz, siz de inandırma hırsına
kapılırsanız, başlarsınız artık kaç aile büyüğü varsa
hepsinin yaşadığı yılları ve semtini saymaya... Ancak bu soruya
başka bir şehir ismiyle yanıt verirseniz, şoförün mutlaka o
taraflardan bir tanıdığı/akrabası çıkar, o zaman da o memleketin
özellikleri/güzellikleri ve de İstanbul ile karşılaştırılması
konulu bir muhabbet başlar. :-) Ama nedense severim ben bu soruları,
samimiyetle cevaplamak isterim, hemen “sana ne?” moduna geçmem.
Bazen gerçekten içimi ısıtan, samimi ve dürüst sohbetler yaşama
şansım olur, gülümseyerek inerim taksiden. Bazen de benim en
baştaki “göreceli mesafesizliğim” başıma dert olur, sorular
hiç bitmez ve en sonunda özel hayata gelir dayanır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)