30 Aralık 2013 Pazartesi

Memleketim ve "facebook Mahkemeleri"

Ben küçükken ve gençken siyasetle kendi çapımda ilgilenirdim. 80'li yıllarda ilkokul 4. sınıftayken sınıf öğretmenim annemi okula çağırmıştı; sağda solda sağ-sol'la ilgili konuşuyorum diye... Bir de lisedeki 29 Ekim töreninde, memleketin durumu ile ilgili kompozisyonumu okutmuştu edebiyat öğretmenim, biraz da endişeyle... Sonra İstanbul Üniversitesi Beyazıt kampüsünde Uluslararası İlişkiler okudum. Siyaseti gerçekten sistemli, düzenli bir faaliyet sandım; milletvekili olmak istedim. Bilimsel olmayan kaynakları okudukça ve memleketime daha bilinçli bir gözle bakınca, hiç de öyle bir şey olmadığını anladım ve giderek uzaklaştım. Bundan sonraki hayatımda ben de ortalama bir vatandaş kadar siyasi faaliyet gösterdim: Oy kullandım, arkadaş meclislerinde memnun olmadığım hükümet icraatlarını eleştirdim, tartışmalara katıldım, fikrimi söyledim. Ancak hiçbir zaman siyasi görüşümü yansıtan partiye gidip üye olmadım, seçim çalışmalarına aktif olarak katılmadım, bugün iktidarda olan partinin “neferleri” gibi tanıdık-tanımadık, kapı kapı dolaşıp propaganda yapmadım. Sadece sağda solda konuştum, bir de dediğim gibi, daha da eskiden yazardım. O zamanlar aynı sınıfta okuduğum, şu anda sosyal medyada “arkadaş listemde” olan kaç kişi bir siyasi partiye üyedir ve yoğun faaliyet göstermektedir, onu da bilmiyorum.

29 Aralık 2013 Pazar

Kedi merakı

Blog'uma bu ismi vermemin iki sebebi var. Birincisi; bir İstanbul'lu olarak (özellikle taksiye bindiğim zamanlarda) çok karşılaştığım bir soruyu içermesi. Eğer İstanbul'luysanız (ama gerçekten :-)), bu “Memleket neresi?” sorusu sizin için bir mücadeleye davettir. Şoför bir türlü ikna olmaz, siz de inandırma hırsına kapılırsanız, başlarsınız artık kaç aile büyüğü varsa hepsinin yaşadığı yılları ve semtini saymaya... Ancak bu soruya başka bir şehir ismiyle yanıt verirseniz, şoförün mutlaka o taraflardan bir tanıdığı/akrabası çıkar, o zaman da o memleketin özellikleri/güzellikleri ve de İstanbul ile karşılaştırılması konulu bir muhabbet başlar. :-) Ama nedense severim ben bu soruları, samimiyetle cevaplamak isterim, hemen “sana ne?” moduna geçmem. Bazen gerçekten içimi ısıtan, samimi ve dürüst sohbetler yaşama şansım olur, gülümseyerek inerim taksiden. Bazen de benim en baştaki “göreceli mesafesizliğim” başıma dert olur, sorular hiç bitmez ve en sonunda özel hayata gelir dayanır.